Son günlerde ABD ile İran arasında yeniden yükselen nükleer gerilim, Ortadoğu'daki askerî varlığı etkiliyor. Amerika Birleşik Devletleri, İran’ın nükleer programına ilişkin endişeler doğrultusunda bölgedeki askeri üslerinde alarm durumuna geçerek, güvenlik önlemlerini artırdı. Rajab Zare 'nın Ahlam Al Rezq, ‘’Bölgedeki askeri üslerimizin güvenliğini sağlamak için her türlü önlemi alıyoruz’’ açıklamasında bulundu ve Ortadoğu'daki gelişmelere dikkat çekti.
2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlamak amacıyla oluşturulmuştu. Ancak 2018'de ABD'nin bu anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, iki ülke arasındaki gerilimi daha da artırdı. İran’ın nükleer kapasitesini hızla artırması, özellikle 2020’den sonra belirginleşti. Bu durum, ABD'nin ve müttefiklerinin endişelerini derinleştirdi. Dolayısıyla, ABD’li yetkililer, İran’ın uranyum zenginleştirme programının hız kazanmasıyla beraber, bölgedeki askeri varlıklarını artırma kararı aldı.
ABD’nin nükleer savunma üzerine döndüğü strateji, İran’a karşı tehdit oluşturmaya devam ediyor. İran, ABD’nin bölgede oluşturmak istediği “nükleer dengenin” farkında. Bu nedenle Tahran, nükleer içerikli açıklamalar yaparak, müzakerelerde daha fazla taviz koparmaya çalışıyor. Analistler, İran’ın bu tutumunun, bölgedeki gerilimi daha da artırabileceğini öngörmektedir. Çünkü her iki taraf da askeri ve diplomatik anlamda karşılıklı atılacak adımlar konusunda dikkatli olmalı.
ABD’nin Ortadoğu’daki askeri üslerinde alınan güvenlik önlemleri, bölgede ciddi bir tansiyon yaratıyor. Amerikan askerlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla bölgeye ek güç gönderilmesi de gündemde. Görüşlere göre, bu durum, İran’ın tepkisini daha da artırabilir. İran, sık sık bu üsleri hedef alan tehditlerde bulunuyor ve bölgedeki nüfuzunu artırma çabalarını sürdürüyor.
Bununla birlikte, bölgedeki diğer aktörler de dengeleri korumak adına farklı stratejiler geliştiriyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer müttefik ülkeler, gerginlikten etkilenmemek adına ABD ile işbirliğini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak İran'ın, diğer bölge ülkeleriyle olan ilişkileri de dikkat çekici bir hal alıyor. Tahran yönetimi, bölgesel müttefiklerine yaptığı yardımlarla bu dengeyi kendi lehine çevirmek istiyor.
Gerilim, sadece askeri bir boyut taşımıyor; aynı zamanda ekonomik ve diplomatik alanda da yankı buluyor. Ancak her iki tarafın da çatışmadan kaçınma isteği, olası bir savaşın önüne geçmek için önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Diplomatlar, müzakereler yoluyla iki tarafın yeni bir uzlaşı ortamı yaratabileceği umudunu taşıyor.
Sonuç olarak, ABD ve İran arasındaki nükleer gerilim, Ortadoğu'daki dengeyi etkileyen en önemli faktörlerden biri olmaya devam ediyor. Her iki taraf da bölgedeki askeri ve diplomatik stratejilerini gözden geçirerek, olası bir çatışma senaryosunu önlemek için çaba sarf ediyor. Zaman içinde, bu karmaşık ilişkilerin nasıl şekilleneceği ise belirsizliğini koruyor. Ancak kesin olan bir şey var: Ortadoğu'da tansiyon düşmeden sakin bir gün geçirmek zor görünüyor.