Son günlerde dünya gündemi, İsrail'in gerçekleştirdiği bir katliam haberiyle sarsıldı. İsrail, su bekleyen çocukları hedef alarak insanlık tarihine kara bir leke daha ekledi. Olayın ardından yapılan “arıza” açıklamaları ise birçok kesim tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Bu durum, sadece ilgili bölgelerde değil, uluslararası arenada da tartışmalara yol açtı. İşte bu trajik olayın detayları, uluslararası tepkiler ve İsrail'in "#akısmemur" olarak adlandırılan Berheja Operasyonu çerçevesinde gerçekleştirdiği saldırılar.
İsrail, 2023 yılı itibarıyla, Gaza'daki sivil hedeflere yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Suya erişim hakkı, insanlık için temel bir ihtiyaç olmasına rağmen, bu ihtiyaç temiz bir şekilde karşılanmadığı için insanlar yaşamlarını tehlikeye atmak zorunda kalıyor. Bu bağlamda, su bekleyen çocukların hedef alınması son derece dikkat çekici bir durum olarak öne çıkıyor. Olay, başlangıçta basit bir çatışma olarak değerlendirildiyse de, zamanla daha geniş bir insan hakları ihlali hikayesinin parçası haline geldi. Çocuklar, hayatlarının en masum döneminde, barış içinde oynamak ve su içmek gibi basit haklarından mahrum bırakılıyor. Bunun yanı sıra, saldırının sonrası yapılan açıklamalarda, İsrail hükümetinin yaptığı haber elif etmek, bazı insan hakları savunucularını şok etti.
İsrail Hükümeti, katliam için "arıza" ifadesini kullanarak, yapılan saldırının bir hata olduğunu ve kontrol edilemediğini öne sürdü. Ancak, bu açıklama, saldırının neden olduğu toplumsal infiali durdurmaya yetersiz kaldı. İnsanlar, "arıza" savunmasının peşinde yatan gerçeklerin peşine düştü ve sivil kayıpları önleyebilecek önlemlerin alınmaması ile ilgili olarak iktidara yüksek sesle itiraz ettiler. Olayın detayları, sivil aktivistler tarafından belgelendirilmeye ve uluslararası medya organlarının dikkatini çekmeye devam ediyor.
Olayın ardından gelen uluslararası tepkiler ise oldukça sert oldu. Birçok ülke ve insan hakları kuruluşları, olayın derhal araştırılmasını ve İsrail hükümetinin hesap vermesi gerektiğini talep etti. Birleşmiş Milletler, bu saldırının ardından acil bir toplantı düzenleyerek durumu ele aldı ve sivil nüfusa yönelik saldırıları kınadı. Ancak bu türden açıklamalar, çok sık tekrarlandığı için çoğu ülke tarafından sadece formel bir yanıt olarak değerlendiriliyor.
Bunun yanı sıra, birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları savunucusu, bu tarz olayların önlenmesi için özellikle orantılı güç kullanımı ilkesinin önemine vurgu yaptı. Çatışmaların sona ermesi ve insanların temel haklarının korunabilmesi için diplomatik girişimlerin artırılması gerektiği görüşü öne çıkarken, çocukların güvenliği noktasında etkili adımlar atılmadıkça benzer trajedilerin yaşanabileceği endişesi de dile getirildi.
Özetle, su bekleyen çocukların öldürülmesi, sadece bir askeri strateji hatası olarak nitelendirilemeyecek kadar büyük bir trajedidir. Bu olay, sivil halkın güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir devlet politikası ile doğrudan ilişkilidir ve uluslararası hukuka göre suç teşkil eden bir durumdur. “Arıza” yaklaşımının arkasındaki gerçeklerin ve sonuçların üzerini örtmek, sadece geçici bir çözüm olacaktır, zira bu tür katliamlar unutturulamaz ve unutulmamalıdır. Önümüzdeki dönemlerde, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için önlemler alınmadıkça, bölgedeki gerilim ve insan hakları ihlalleri devam edecektir.