Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran ile stratejik ortaklık anlaşmasını onaylayarak iki ülke arasındaki ikili ilişkileri yeni bir boyuta taşıdı. Bu anlaşma, her iki ülkenin de büyük güç olma hedefinin yanı sıra, bölgesel dengeleri de etkileyebilecek önemli bir adım olarak global politikanın gündeminde geniş yer buldu. Özellikle, son yıllarda ABD'nin Orta Doğu'daki etkisinin azalmasıyla birlikte Rusya ve İran, ortak tehdidi paylaşarak güçlerini birleştiriyor gibi görünüyor.
Putin’in onayladığı anlaşmanın temelinde, Rusya ve İran arasında tarihsel olarak gelişen ilişkiler yatıyor. 20. yüzyılın başlarından bu yana iki ülke, çeşitli siyasi ve ekonomik krizlerde birbirlerine destek oldular. 2015 yılında Suriye krizinde, Rusya, İran'ın destekçisi olarak sahneye çıktı ve bu durum, iki ülke arasındaki askeri işbirliğini derinleştirdi. 2021'de imzalanan bir başka önemli anlaşma, savunma sanayinin geliştirilmesine yönelikti. Şimdi ise, yeni stratejik ortaklık anlaşması, enerji, ekonomi ve güvenlik alanlarında daha derin bir işbirliğine kapı aralıyor.
Yeni stratejik ortaklık anlaşması, enerji kaynaklarının paylaşımından, ekonomik işbirliğine, askeri işbirliklerinden güvenlik alanındaki ortak projelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu bağlamda, iki ülkenin de askeri teknolojilerini ve uzmanlıklarını paylaşması bekleniyor. İran, güvenlik ve savunma alanında Rusya'nın desteğini alarak, iç ve dış tehditlere karşı daha etkin bir savunma hattı oluşturmayı hedefliyor. Diğer yandan, Rusya'nın, İran'ın zengin enerji kaynaklarına erişimini artırarak bölgedeki enerji arzında önemli bir aktör olmayı planladığı düşünülüyor. Özellikle, Hazar Denizi'ndeki enerji kaynakları üzerindeki kontrol, iki ülkenin de ekonomik bağımsızlığını artırarak, Batı'nın yaptırımlarına karşı dayanıklılık geliştirmelerine katkı sağlayabilir. Bu durum, ayrıca Türk akımı ve Kuzey Akım gibi enerji projeleri aracılığıyla Avrupa'ya gaz ihracatında da yeni fırsatlar yaratabilir.
İran ve Rusya'nın ekonomik işbirliği, ticaret hacminin artırılması ve yeni yatırım projeleri ile destekleniyor. Bu ortaklık, her iki ülkenin de uluslararası arenada daha güçlü bir konum elde etmesine yardımcı olabilir. Anlaşmanın getireceği yeniliklerden biri de, iki ülke arasında kuracakları yeni ticaret yollarıdır. COVİD-19 sonrası toparlanma süreci ile birlikte, bölgede mevcut ticaret hacminin artırılması hedefleniyor.
Şu anda, hem jeopolitik hem de ekonomik açıdan iki ülke için büyük bir fırsat söz konusu. Ancak, bu tür stratejik ortaklıkların da beraberinde riskler getirdiği unutulmamalıdır. Batı'nın bu tür anlaşmalara nasıl yanıt vereceği, uluslararası ilişkilerde yeni bir kriz ortamı yaratabilir. Özellikle, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin, bu tür işbirliklerini nasıl değerlendireceği merak ediliyor.
Sonuç olarak, Putin ve İran arasında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması, sadece iki ülkenin değil, Orta Doğu ve global siyaset açısından önemli jeopolitik sonuçlar doğuracak gibi görünüyor. Bu tür gelişmeler, küresel güç dengelerinin nasıl değiştiğini göstermesi açısından büyük bir öneme sahip.